10 Kas 2013 Atamızı Saygı İle Anıyoruz Kategori: Atatürk Etiketler: Vatan&Millet 0 Yorum Bugün kahraman asker, Cumhuriyetimizin kurucusu ve çağdaş Türkiye'nin mimarı Mustafa Kemal Atatürk'ü aramızdan ayrılışının 75. yıldönümünde milletçe sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz.
30 Eki 2010 Mustafa Kemal Atatürk - Askerlik, 1905-1918 Kategori: Atatürk Etiketler: Vatan&Millet 2 Yorum 1905-1907 yılları arasında Şam'da Lütfi Müfit Bey (Özdeş) ile birlikte 5.Ordu emrinde görev yaptı. 1906 Ekim ayında Binbaşı Lütfi Bey, Dr. Mahmut Bey, Lüfti Müfit Bey ve askerî tabip Mustafa Bey (Cantekin) ile birlikte 'Vatan ve Hürriyet' adlı bir cemiyeti kurduktan sonra ordudan izinsiz Selânik'e gitti. Selânik Merkez Komutan Muavini Yüzbaşı Cemil Bey (Uybadın)'in yardımıyla karaya çıktı ve orda cemiyetinin şubesini açtı. Bir süre sonra arandığını öğrendi ve ona ağabeylik yapan Albay Hasan Bey, Yafa'ya dönüp oranın komutanı Ahmet Bey'e Mısır sınırında Bîrüssebi'ye gönderildiğini bildirmesini önerdi. Ahmet Bey de Mustafa Kemal Bey'i Bîrüssebi'ye tayin etti ve bir süre sonra topçu staj için tekrar Şam'a gönderildi. 20 Haziran 1907'de Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) oldu ve 13 Ekim 1907'de 3.Ordu'ya atandı. Ancak Selânik'e vardığında 'Vatan ve Hürriyet'in şubesinin İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne ilhak edildiğini öğrendi. Bu yüzden kendisi de 1908 Şubat ayında İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye oldu (Üye numarası: 322). 22 Haziran 1908'de Rumeli Doğu Bölgesi Demiryolları Müfettişliğine atandı.23 Temmuz 1908'de Meşrutiyet'in ilanından sonra sonbahar aylarında İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından, toplumsal ve siyasal sorunları ve güvenlik problemlerini incelemek üzere, bugünkü Libya'nın bir parçası olan Trablusgarp'a gönderildi. Burada 1908 Devriminin fikirlerini Libyalılara yaymaya ve buradaki nüfusun farklı kesimlerinden gelenleri Jön Türk politikasına kazanmaya çalıştı. Bu siyasi görevin yanı sıra bölge halkının güvenliği ile de ilgilendi. Kentin dışında yapılan bir savaş tatbikatında Bingazi garnizonuna önderlik ederek askerlere modern taktikler öğretti. Bu tatbikat süresince isyancı bir şeyhin evini sararak bölgede sistem karşıtı başka güçlü kişilere örnek olması amacıyla onu kontrol altına aldı. Ayrıca hem kentli, hem de kırsal bölge insanlarını korumak için bir yedek ordu planlamaya başladı. 3 Ocak 1909'da 3.Ordu'ya bağlı Selânik Redif Fırkası'nın Kurmay Başkanı oldu ve 13 Nisan 1909'da Meşrutiyete karşı başlayan 31 Mart Hadisesi'ni bastırmak üzere Selânik ve Edirne'den yola çıkarak Mirliva Mahmut Şevket Paşa komutasında 19 Nisan 1909'da İstanbul'a girecek olan Hareket Ordusu'na bağlı birinci kademe birliklerinin kurmay başkanı oldu. Daha sonra 3.Ordu Kurmaylık, 3.Ordu Subay Talimgâhı Komutanlık, 5.Kolordu Kurmaylık, 38.Piyade Alay Komutanlık görevlerinde bulundu.Mustafa Kemal Bey, 12 Eylül - 18 Eylül 1910'da Fransa'da düzenlenen Picardie Manevraları'na gönderildi. Burada uçakların deneme uçuşuna davet edildiyse de yanındaki komutanının uyarısıyla uçağa binmedi. Bineceği uçak yere çakıldı ve uçağın içinde bulunanlar öldü. Bazı yazarlar, ömrü boyunca uçağa binmeyen Atatürk'ün bu davranışını, Picardie Manevraları'nda yaşadığı olayın ardından temkinli davranmasına bağlamışlardır. ustafa Kemal Bey, dönüşünün ardından 27 Eylül 1911'de İstanbul'da Genelkurmay Karargâhında görev aldı.İtalyanların Trablusgarp'a saldırısıyla 29 Eylül 1911'de başlayan Trablusgarp Savaşı'nda, 27 Kasım 1911'de Binbaşı lan Mustafa Kemal Bey, Binbaşı Enver Bey, Fuat (Bulca), Nuri (Conker) ve Binbaşı Fethi (Okyar) gibi diğer İttihatçı subaylarla birlikte 18 Aralık 1911'de hareket etti.[kaynak belirtilmeli] Gizlice Mısır üzerinden Bingazi'ye giden grupta olan Mustafa Kemal, bu yolculuk sırasında hastalandı. 22 Aralık'ta Tobruk yakınında zafer kazandı. Derne'deki 16 - 17 Ocak 1912 taarruzunda gözünden yaralanıp bir ay hastanede tedavi gördü ve 6 Mart'ta Derne Komutanlığı'na getirildi. Aynı yılın eylülünde başlayan barış görüşmelerine rağmen çatışmalar sürerken, Karadağ'ın 8 Ekim'de Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etmesi ve Balkan Savaşlarının başlaması nedeniyle barışa razı olunmasıyla Mustafa Kemal ve diğer subaylar İstanbul'a geri döndüler.Balkan Savaşları Mustafa Kemal Bey Balkan Savaşları'nın patlak vermesiyle 24 Ekim 1912'de İstanbul'a hareket etti ve 24 Kasım 1912'de karahgâhı Bolayır'da bulunan Bahr-i Sefit Boğazı (Akdeniz Boğazı) Kuvayi Mürettebesi Harekât Şubesi Müdürlüğü'ne atandı. General Stilian Georgiev Kovachev komutasındaki Bulgar 4. Ordusu tarafından yenildi. Haziran 1913'de başlayan İkinci Balkan Savaşı'nda Dimetoka ve Edirne'ye girdi.27 Ekim 1913'te Sofya Askerî Ataşeliği'ne atanarak yakın arkadaşı Sofya Sefiri (Elçisi) Fethi Bey (Okyar)'in altında çalıştı. Ek görev olarak Belgrad ve Çetine Askerî Ataşeliğini de yürüttü. Bu görevde iken 1 Mart 1914'te Kaymakam (Yarbay)lığa yükseldi.Birinci Dünya Savaşı Ataşe görevi Ocak 1915'te sona erdi. Bu sırada 28 Temmuz 1914'de I. Dünya Savaşı başladı, Osmanlı Devleti de 29 Ekim 1914'te savaşa girdi. 20 Ocak 1915'de Mustafa Kemal Bey 3.Kolordu emrinde Tekfurdağ'da kurulacak olan 19. Fırka Komutanlığına atandı.19. Fırka, 23 Mart 1915'te Müstahkem Mevki Komutanlığı emriyle Eceabat bölgesinde ihtiyata alındı. 25 Nisan 1915'te Gelibolu Yarımadası'na İtilaf Devletleri'nin yaptığı çıkartmalarıyla Çanakkale Savaşı başladı. 3.Kolordu komutanı Mehmet Esat Paşa'nın emrinde savaşan Kaymakam (Yarbay) Mustafa Kemal Bey Arıburnu'na çıkan ANZAC (Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu) birliklerinin yarımada içine ilerlemesini Conkbayırı'nda durdurdu. Bu başarı üzerine 5.Ordu kumandanı Müşir (Mareşal) Otto Liman von Sanders Paşa'nın takdirini kazandı ve 1 Haziran 1915'te Miralay (Albay)lığa yükseldi.[6] İngilizlerin Ağustos ayında Suvla Körfezi'ne yaptığı ikinci çıkartmadan sonra, 8 Ağustos akşamı Otto Liman von Sanders Anafartalar mevkiinde bulunan birliklerinin komutasını verdi ve 9-10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferi'ni kazandı. Bu zaferi 17 Ağustos'ta Kireçtepe ve 21 Ağustos'ta II. Anafartalar Zaferi takip etti. Miralay (Albay) Mustafa Kemal Bey, Ruşen Eşref Bey (Ünaydın) başta olmak üzere İstanbul basını tarafından "Anafartalar Kahramanı" olarak kamuoyuna tanıtıldı.14 Ocak 1916'da Gelibolu'dan Edirne'ye sevkedilmiş olan 16. Kolordu komutanlığına atandı. Edirne'de bulunduğu 2 ay kadar süre boyunca 16. Kolordu'nun ikmali, toparlanması ve eğitimi ile ilgilendi. Doğu Cephesinde Rus birlikleri Osmanlı 3. Ordusunu püskürtmüş 16 Şubatta Erzurumu, 3 Martta Bitlis, Muş, Van ve Hakkari'yi işgal etmişti. Albay Mustafa Kemal 15 Mart tarihinde 3. Ordu'yu desteklemesi için emrindeki 16. Kolordu ile birlikte Diyarbakır'a gönderildi. Rütbesine göre kendisine ağır bir sorumluluk verilen 16. Kolordu Komutanı Mustafa Kemal 1 Nisan 1916'da Diyarbakırda iken Tuğgeneralliğe (Mirliva) yükseltildi ve Paşa unvanını aldı. Mustafa Kemal taktik bir geri çekilme emri verdi. Daha sonra beklenmedik bir saldırı ile Muş'u Ruslardan kurtararak Osmanlı briliklerine stratejik bir üstünlük sağladı. Kafkas Cephesindeki bu başarısından dolayı Altın Kılç madalyası ile ödüllendirildi. Ağustos ayında Muş ve Bitlis tümüyle Rus işgalinden kurtarıldı.7 Mart 1917'de karargâhı Diyarbekir'de bulunan 2.Ordu Komutan Vekilliliğine atandıktan sonra Hicaz Kuuveyi Seferiyesi Komutanlığına getirilmek istendi. Ancak bunu kabul etmeyerek 5 Temmuz 1917'de Yıldırım Orduları Grubu emrindeki 7.Ordu Komutanlığına atandı.Bu görevi sırasında Ahmet Cemal Paşa ile birlikte, savaşta ülkeyi felakete sürüklediğine inandığı Başkumandan Vekili Enver Paşa'ya karşı bir askerî darbe hazırlamakla suçlandı.[kaynak belirtilmeli] Görevinden alınarak İstanbul'a çağırıldı.15 Aralık 1917 ile 5 Ocak 1918 tarihleri arasında Veliaht Vahdettin Efendi'nin maiyetinde Almanya'ya giderek Keiser II.Wilhelm, Genel Karargâhı ve Elsass bölgesini ziyaret etti.1918 Haziran ayında Viyana ve (bugünkü adı Karlovy Vary olan) Karlsbad'a giderek tedavi gördü. Sultan Reşat'ın vefatı ve Vahdettin'in cülusu üzerine 2 Ağustos'ta İstanbul'a döndü. 15 Ağustos'ta 7.Ordu Komutanı olarak Filistin Cephesi'ne atandı ve ardından Fahri Yaver Hazreti Şehriyari (Padişahın Onursal Yaveri) unvanı verildi. Mustafa Kemal Paşa, 20 Eylül 1918 tarihinde VI.Mehmet (Vahdettin)'in başyaveri Naci (Eldeniz) Bey'e bir telgraf çekerek Yıldırım Orduları Grubu'nun savaş gücünün kalmadığını bildirerek mütareke istemesini önerdi. Ayrıca yeni hükümette kendisinin Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili olarak görevlendirilmesini istedi. Ardından 6 Ekim'de 7. Ordu komutanlığından istifa etti.19 Eylül 1918'de Allenby komutasındaki İtilaf kuvvetleri genel taarruza geçerek üç ordudan oluşan Yıldırım Orduları Grubu'nu ağır bir hezimete uğrattılar. 1 Ekim'de Şam, 25 Ekim'de Halep düştü.30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi imzalandı ve ertesi gün öğle vaktinde yürürlüğe girdi. Mondros Mütarekenamesi 19. maddesi gereğince, Yıldırım Orduları Grubu kumandanı olan Otto Liman von Sanders Paşa'nın görevden alınması üzerine Mustafa Kemal Paşa bu göreve getirildi. Ancak 7 Kasım'da Yıldırım Orduları Grubu ile 7.Ordu lağvedildi.10 Kasım 1918 tarihinde Yıldırım Kıt'alarının komutasını 2.Ordu Komutanı Nihat Paşa'ya bırakarak Adana'dan İstanbul'a hareket etti ve 13 Kasım'da İstanbul'a Haydarpaşa Garı'na ulaştı. Haydarpaşa'dan İstanbul'a geçerken boğaza demirli düşman savaş gemilerini gördüğünde ünlü "Geldikleri gibi giderler" sözünü söyledi. Fethi Bey (Okyar) ile birlikte Ahmet İzzet (Furgaç) Paşa yanlısı ve Ahmet Tevfik Paşa (Okday) karşıtı bir tavrı koyan Minber gazetesini çıkararak siyasi girişimlerde bulundu.
13 Tem 2009 Mustafa Kemal Atatürk - Çocukluk ve gençlik yılları (1881 - 1905) Kategori: Atatürk Etiketler: Vatan&Millet 2 Yorum Mustafa Kemal Atatürk, 1881 yılında Selanik, Koca Kasım Paşa Mahallesi, Islahhane Caddesi (Bugünkü Apostolu Pavlu Caddesi No: 75, Aya Dimitriya Mahallesi, Selanik, Yunanistan)'nde bugün müze olan 3 katlı ve 3 odalı ve pembe boyalı evde doğdu. 1839'da Kocacık'ta doğduğu sanılan babası Ali Rıza Efendi aslen Manastır'a bağlı Debre-i Bâlâ (Yukarı Debre)'dandır. Milis subaylığı, evkaf kâtipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi. Bu çiftin Fatma (1872-1875), Ahmet (1874-1883), Ömer (1875-1883), Mustafa (Kemal Atatürk) (1881-1938), Makbule (Boysan, Atadan) (1885-1956) ve Naciye (1889-1901) adında altı çocukları oldu. Fatma dört, Ahmet dokuz, Ömer sekiz yaşlarında iken, o senelerde salgın olan kuşpalazı (difteri) hastalığından çocuk yaşlarında öldüler. En küçük kardeş Naciye, Mustafa Kemal'in Harp Okulu'nu bitirdiği sene, oniki yaşındayken verem hastalığına yakalanıp hayatını kaybetti. Makbule Hanım 1956 yılına kadar yaşadı.
01 Haz 2009 Mustafa Kemal Atatürk Kategori: Atatürk Etiketler: Vatan&Millet 6 Yorum Mustafa Kemal Atatürk (d. 1881, Selânik - ö. 10 Kasım 1938, İstanbul), Türk asker ve devlet adamı. Türk Kurtuluş Savaşı'nın önderi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanıdır. Birinci Dünya Savaşı sonrası Anadolu'da başlayan Ulusal Bağımsızlık Mücadelesi'nin askerî, fikrî ve siyasi önderliğini yapmış; modern Türkiye'yi oluşturan devrim ve reformları gerçekleştirmiştir. Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu siyasi örgütü ve dönemin iktidar partisi Cumhuriyet Halk Fırkası'nın (daha sonra Cumhuriyet Halk Partisi) kurucusu ve ilk genel başkanıdır.
26 Haz 2008 Atatürk'ün Bir Anısı ! Keyifle ve Duygulanarak Okuyacaksınız... Kategori: Atatürk Etiketler: Vatan&Millet 159 Yorum Gazi, çiftliginde dolasıp hava alirken oldukca yasli bir kadina rastladi. Ataturk attan inerek bu ihtiyar kadinin yanina sokuldu. - Merhaba nine.Kadin Ata`nin yuzune bakarak hafif bir sesle; - Merhaba dedi.- Nereden gelip nereye gidiyorsun?Kadin soyle bir duralayip, - Neden sordun ki, dedi. Buralarin saabisi misin? Yoksa bekcisi mi?Pasa gulumsedi.- Ne sahibiyim ne de bekcisiyim nine. Bu topraklar Turk milletinin malidir. Buranin bekcisi de Turk milletinin kendisidir. - Simdi nereden gelip nereye gittigini soyleyecek misin? Kadin basini salladi.- Tabii soyleyecegim, ben Sincan`in koylerindenim bey, otun guc bittigi, atin gec yetisdigi, kavruk koylerindenbirindeyim. Bizim muhtar bana bilet aldi trene bindirdi, kodum Angara`ya geldim. - Muhtar nicin Ankara`ya gonderdi seni?- Gazi Pasamizi gormem icin. Basini pek agrittim da... Benim iki oglum gavur harbinde sehit dustu. Memleketi gavurdan kurtaran kisiyi bir kez gormeden olmeyeyim diye hep dua ettim durdum. Ruyalarima girdi Gazi Pasa. Bende gun demeyip mihtara anlatinca, o da bana bilet aliverip saldi Angaraya, giceleyin geldimdi. Yolu neyi de bilemedigimden iste agsamdan belli boyle kendimi ordan oraya vurup duruyom bey.- Senin Gazi Pasa`dan baska bir istegin var mi?Kadini birden yuzu sertlesti.- Tovbe de bey, tovbe de! Daha ne isteyebilirim ki... O bizim Vatanimizi gurtardi. Bizi dusmanin elinden kurtardi. Sehitlerimizin mezarlarini onlara cignetmedi daha ne isteyebilirim ondan?Onun sayesinde simdi istedigimiz gibi yasiyoruz. Sunun bunun gavur dolunun kopegi olmaktan onun sayesinde kurtulmadik mi? Buralara bir defa yuzunu gormek, ona sagol pasam! Demek icin dustum. Onu gormeden olursem gozlerim acik gidecek. Sen efendi bir adama benziyon, bana bir yardim ediver de Gazi Pasayi bulacagim yeri deyiver.Ataturk`un gozleri dolu dolu olmustu, cok duygulandigi her halinden belliydi. Bana donerek, - Goruyorsun ya Gokcen, iste bu bizim insanimizdir...Benim koylum, benim vefali Turk anamdir bu. Attan indim. Yasli kadinin elini tuttum anacigim dedim, sen gokte aradigini yerde buldun, ruyalarini susleyen,seni buralara kadar kosturan Gazi Pasa yani Ataturk iste karsinda duruyor.Koylu kadin bu sozleri duyunca saskina dondu.Elindeki degnegi yere firlatip, Ataturk`un ellerine sarildi. Gorulecek bir manzaraydi bu. Ikisi de agliyordu. Iki Turk insani biri kurtarici, biri kurtarilan, ana ogul gibi sarmas dolas agliyorlardi. Yasli kadin belki on defa optu atanin ellerini. Ata da onun ellerini optu. Sonra heybesinden kucuk bir paket cikartti. Daha dogrusu beze sarilmis bir koy peyniri.Bunu Ataturk`e uzatti;- Tek inegimim sutunden kendi ellerimle yaptimGazi Pasa, bunu sana hediye getirdim. Seversen gene yapip getiririm. Pasa hemen orada bezi acip peyniri yedi. Cok begendigini soyledi. Sonra birlikte koske kadar gittik.Oradakilere su emri verdi; `Bu anamizi alin burada iki gun konuk edin. ( `Anani da al git` diyenler var artik zamanimizda )Sonra koyune goturun. Giderken de kendisine uc inek verin benim armaganim olsun.